Çağımızın en korkulan hastalıkları arasında ilk sıralarda yer alan Alzheimer’da erken teşhisin önemi büyük. Ailesinde Alzheimer görülen 50 yaş üstü kişilerin yılda bir kez beyin check-up’ı yaptırması gerektiğini belirten uzmanlar, sosyal ilişkilerin önemine dikkat çekiyor. Bulmaca yerine sudoku çözülmesini öneriyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Nörobilim Anabilim Dalı Başkanı ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ, Alzheimer’da erken teşhisin önemine vurgu yaptı.
Ailede çıktıysa risk 2-3 kat artıyor
Alzheimer’da genetik bağlantının en önemli risk faktörlerinin başında geldiğini ifade eden Prof.Dr. Tanrıdağ, “Ailesinde Alzheimer olan kişiler için risk 2-3 misli artıyor. Ailedeki bir kişiye Alzheimer tanısı konulduğu andan itibaren özellikle birinci derecedeki, 50 yaş üzerindeki yakınları gözlenebilir hiçbir belirtisi olmasa bile mutlaka bu konunun uzmanına başvurmalıdır. Ancak bu başvuru nörolog ya da psikiyatriste değil, özel olarak Alzheimer’la ilgili çalışan merkez ve oradaki uzmanlara yapılmalıdır” dedi.
Yılda bir kez beyin check-up’ı yaptırılmalı
Alzheimer’la ilgili çalışma yapan merkezlerde hastalığın önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması için çeşitli araştırma yöntemlerinin kullanıldığını ifade eden Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ, “Ailesinde birinci derecede yakın bir kişide Alzheimer çıkan bir kişi, Alzheimer konusunda uzman bir merkeze başvurarak ‘Bende bu risk var mı?’ şeklinde sorduğu zaman bu ihtimali inceleyecek imkanları buluyor. Beyin check-up’ı ile hiçbir belirtisi olmadığı halde beyindeki zayıflamayı gösterebilecek incelemeler yapılabiliyor. Beyin check-up’ında MR, beyin haritası, nöropsikolojik testler yapılıyor ve yaş grubuna göre zayıflama varsa bu tespit edilebiliyor” diye konuştu.
Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ, ailesinde Alzheimer öyküsü bulunan, 50 yaş üzerindeki kişilerin yılda bir kez beyin check-up’ı yaptırmasının hastalığın erken teşhisinde önemli olduğunu söyledi.
Kronik hastalıklar Alzheimer riskini yükseltiyor
Alzheimer için bazı risk faktörleri olduğunu kaydeden Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ, “Geçirilmiş bir beyin damar hastalığı ya da ailede beyin damar hastalığı varsa, felç, tansiyon, şeker hastalığı varsa bunlar Alzheimer riskini yükseltiyor. Bunun dışında geçmişte tekrarlayıcı kafa travması, kafa yaralanması geçiren kişilerin riski yükseliyor. Böyle bir öyküye sahipsek yine hiçbir belirti ortaya çıkmadan riskin araştırılması açısından başvuru yapmak gerekiyor” uyarısında bulundu.
Hastalığın ilerleme hızına etki edilebiliyor
Alzheimer yatkınlığı tespit edildiğinde hastalığın durdurulmasının sözkonusu olmadığını vurgulayan Prof.Dr. Tanrıdağ, “Beyinde bilmediğimiz çok mekanizma var. Öyle bir iddia sözkonusu değil ve böyle bir iddia ile karşılaşıldığı zaman ise dikkate almamak lazım. Alzheimer belirtisi olmadığı halde yapılan tetkiklerle Alzheimer’a yatkınlık, zayıflama saptandığı andan itibaren önceden ve erkenden mevcut ilaçlara başlanması söz konusu ve kişinin yaşam tarzının gözden geçirilmesi lazım. Bunları mümkün olduğu kadar erken yaptığımız zaman hastalığın ilerleme hızı üzerinde etkide bulunmamız söz konusu olabilir. Bunun dışındaki iddialar gerçekçi değil” dedi.
Yaşam tarzındaki değişiklikler önemli
Alzheimer’la mücadelede ilaç tedavisinin dışında yaşam tarzındaki değişikliklerin de önemli olduğunu ifade eden Prof.Dr. Tanrıdağ, “Örneğin kişide içe kapanıklık, sosyal hayattan geri çekilme, erken emeklilik, hobilerden uzaklaşma ve depresyon gibi tanılar söz konusuysa kişiye tedavinin yanı sıra yaşam tarzı bakımından bunları yapmamasını tam tersi şeylerin yapılmasını hobi ve becerilerini geliştirmesini, kitap okumasını, müzik dinlemesini, dışarıya çıkmasını, sosyal ilişkilerini geliştirmesini tavsiye ediyoruz. İlaçlarla beraber bunlar uygulandığı zaman ilacın etkisini güçlendiriyor” diye konuştu.
Bulmaca yerine sudoku çözülmeli
Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ, Alzheimer hastalığından korunmada yaygın olan bilginin aksine bulmaca çözmenin yararlı olmadığını, bulmaca yerine sudoku çözmenin daha faydalı olacağını söyledi.
Bulmaca çözme sırasında genellikle eski bilgilerin sınandığını ifade eden Prof.Dr. Tanrıdağ, “Yani insanların yeni öğrendikleri değil, önceden öğrendikleri şeyler sınanır. Alzheimer hastalığındaki esas problem eski hafızayla ilgili değildir ve hastaların çoğunda bu bellek zaten korunmuştur. Önemli olan ise yakın dönem içinde öğrenilenlerin etkilenmiş olmasıdır. Bir Alzheimer hastasının 40 yıldır ismini bildiği ve birçok filmini seyrettiği bir sinema sanatçısının ismini hatırlıyor olması ya da evinde hayat boyu kullandığı bir eşyanın ismini hatırlaması zaten beklenen bir şeydir ve doğaldır. Buna karşı yeni öğrenilenlerle ilgili bulmaca sorularının önünde çoğu hasta saatlerce cevabı bulmak adına beklemektedir. Bu nedenlerle bulmaca çözmenin yararlı olduğu düşüncesi iyi niyetli bir beklentiden öteye gidememiş durumdadır. Buna karşın ‘Peki biz yine de bu türden birşeyler yapmayı istersek ne yapabiliriz?’ sorusu sorulduğunda bu sorunun yanıtı sudoku çözmek olabilir. Çünkü sudoku bulmaca çözmekten faydalıdır. Sudoku sırasında kişiler kendilerine verilen ihtimallerden mantıksal çıkarsamalar yapmak zorundadır. Yani sudoku boşuboşuna bellek zorlaması gibi bir çabayı değil beynin diğer ihtimaller üzerinde işlem yapmasını gerektirir ve her aşamada çıkarsama değişir. Sudoku sırasında devreye giren bellek değil dikkat ve karar vermedir” dedi.