Ciğerlerimiz yanmasın diye, NEFES OLUN!
Türkiye çıkan orman yangınlarıyla kavrulurken sosyal medyada yapılan yorumlar, asılsız paylaşımların ne yeri ne zamanı. İnsanların ciğeri yanıyor, hayvanlar kavruluyor, evler ağaçlar kül oluyor. Böyle bir dönemde dün olduğu gibi bugünde birbirimize nefes olmalıyız.
Türkiye’de çıkan yangınların sonucunda kaybettiklerimiz için çok üzülüyorum. Hayatlar yine kül oldu. Orman bizim nefesimiz. Nefesimiz kesilirse, kül olursa ölüm kaçınılmaz.
Ancak benim dikkat çekmek istediğim konu; Planlı dikim, Vatandaş olarak üzerimize düşen sorumluluklar, Yangın Önlemleri, Kurumların Orman Yangınları için yaptığı yatırımlar, Televizyonlarda yine işin uzmanı değil yorumcuların kafa şişirmesi…
Televizyonlarda Orman Yangınlarıyla ilgili yorum yapanların uzmanlık alanı yok. Her zaman olduğu gibi yine işin uzmanı olmayan yorumcular iş başında. Çünkü bu konuda yeterince uzman yetiştiremiyoruz. Az sayıda yetişmiş uzmanlar varsa da onlar köşede dururken reyting cambazları iş başına geçiyor. Ciğerlerimiz yanmasın diye, NEFES OLUN!
Orman yangınlarından sonra yapılacak olan yeni projelerin planlaması ve çıkan yangınların ardından yapılan fidan bağışları sevindirici. Ancak, ağaçların yangına dayanıklı ağaçlar olarak seçilmesi ve doğanın kendini yenilemesi için verilecek zaman diliminden sonra dikimin yapılması önemli. Çünkü doğa kendisini yenileyebilir. Ancak yüzde kaçı yenilenebilir görmek için zamana ihtiyaç var. Öncelik yangında zarar gören insanlarımızın ihtiyaçlarının acil giderilmesi, yangın bölgesinde ki hayvanların kurtarılması.
Aslında Orman Genel Müdürlüğü yangın tehlikesi yüksek olan bölgelerde ateşe dayanıklı ağaçlar dikiyor. Ormanlık alanların büyük bölümünü oluşturan yangına hassas alanlar, ateşe dayanıklı ağaç türlerinden oluşturulan şeritlerle korumaya alınıyor. Kızılçam başta olmak üzere kolay tutuşan ağaçların etrafına, ateşe daha dayanıklı kara servi, mavi servi, zakkum, akasya, gibi türler dikiliyor. Ancak bu türlerin dikimi daha çok yaygınlaştırılmalı. Şehrimiz başta olmak üzere yeni orman alanlarına dikilen ağaçların çeşitleri ve dikim şekli çok önemli. Kızılçam çok hızlı yanan bir tür olmasına rağmen, yeni orman alanlarına veya yanan ormanların yerine dikilen ağaçların çoğu çam ağacı.
Yangına müdahale ekipmanlarımızın yeterliliği de başka bir konu. En çok konuşulan yeterli yangın uçaklarının olmaması. Yangın sadece Türkiye’yi vurmuyor. Zaman zaman tüm dünyada günlerce süren orman yangınlarına tanıklık ediyoruz. En gelişmiş ülkeler bile bu konuda yetersiz kalabiliyor.
Türk Hava Kurumu’nun kendini yenileyememesi, son teknoloji uçaklara yatırım yapmaması eleştiriye açık bir durum. Biz millet olarak yıllarca THK bağış yaptık. Yerini bulmaması üzücü. Kesinlikle Turizm bölgesi olan ormanlık alanlarda yeterli tedbirlerin alınmadığı ortada. Kaldı ki bu iş sadece devletin kurumlarıyla çözülecek bir iş değil. Biz vatandaşların da üzerine düşen sorumlulukları var. Ormanlarımıza attığımız cam atıklar yanıcı maddeler. Piknikten sonra bıraktığımız atıklar, araba camından fırlattığımız çöpler. Umursamazlığımız, duyarsızlığımız. Çevreye olan duyarsızlığımızı da eleştirmeli ve artık insan gibi davranmalıyız.
Peki biz bunları konuşuyor muyuz? Hayır! Neden kendimizi de eleştirmiyoruz?
Bağışlarımızın takipçisi olmalıyız. Sorgulamalıyız. Sormalıyız. Araştırmalıyız. Uygulamalıyız. Birbirimize Nefes olmalıyız. İşini yapmayanlara da hesabını gerektiği yerde sormalıyız. Vergisini ödeyen, bağış yapan, ülkesine yatırım yapan, üreten vatandaşın soru sormaya da hakkı var.
Orman yangınlarında canla başla mücadele veren İtfaiye ekiplerimize, vatandaşlarımıza, askerlerimize, kurumlarımıza haksızlık yapmayalım. Gece gündüz demeden çalışmalara katılan ekiplerimizin Allah yar ve yardımcısı olsun. Klavye başında oturup yazmak çizmek çok kolay ama orada olmak var ya işte onu O Kahramanlara sormak lazım…
Gelelim ormanları yakan vicdansızlara:
Cezaların yetersizliği. Orman yangınına kasti olarak sebebiyet verenlerin cezaları arttırılmalı.
Siz sanıyor musunuz ki sadece bizim nefesimizi kestiniz, bizi yaktınız. Hayır içinde sizde yandınız, yanacaksınız. İnsan olamamış şeytanın çocukları sizin ne ırkınız ne dininiz ne diliniz olamaz. Siz bir hiçsiniz! Dolayısıyla bu işin terör boyutu çok yönlü araştırılmalıdır. Terörün dini, dili, ırkı olamaz. Sosyal medyada dolaşan ve bazı vatandaşların duygusallıkla yaklaşarak yaptığı Türk, Kürt, Alevi söylemleri artık boş. Geçin bunları, gerçeklere bakın!
Bu ülke hepimizin, biz birbirimizle savaşmayacağız. Biz teröristlere karşı birlikte olacağız. Bu iş bu kadar basit. Türk Milletinin ayarlarıyla oynayanlara gerekli cevabı vereceğiz. Bu Millet neleri aşmadı ki. Bunu da elbette hep birlikte aşacağız.
Bu topraklar yeniden yeşerecek. Küllerimizden yeniden doğacağız. Kurumuş topraklarımıza su, kurumuş ağaçlarımıza can olacağız. Şifa veren, rızkı veren, ilmi veren, Rabbimize dua edelim.
Sadece biz değil. Dünya Alev Alev yanıyor. Bugün birlik günü, ayrılık, ayrıcalık, kin, nefret günü değil! Tutunacağımız dal yanarken, hep birlikte kül olmaya razı değiliz.
Ciğerlerimiz yanmasın diye, bir birbirimize NEFES OLALIM yeter!