Gaziantep Kent Konseyi Göç ve Sığınmacılar Çalışma grubu Başkanı Mehmet Eyyupoğlu
AK Parti İstanbul Milletvekili ve İMRA Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği Başkanı Doç.Dr. E. Sare Aydın’ın TBMM ‘de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Ak Parti grubu adına yaptığı göç ve sığınmacılar konusunda yaptığı açıklamadan dolayı Aydın’a teşekkür etti.
Eyyupoğlu çoğunluğu Suriyeli olmak üzere en çok mülteci sığınmacı nüfusu barındıran şehirlerin başında gelen Gaziantep’in bu yükü üzerinde en ağır biçimde taşıdığını ve daha güvenilir bir kent olması yönünde bir çok çalışmaların yapıldığını vurguladı.
Eyyupoğlu açıklamasında özellikle Gaziantep Valisi Davut Gül’ün ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in,ilçe belediye Başkanlarının bu konuda etkin performans gösterdiklerini Gaziantep Kent Konseyi Çalışma Grubu olarak bu çalışmaları ankete dökerek bir çok veri elde ettikleri söyledi.
Gaziantep ekonomisine ciddi anlamda katkı sağlayan Suriyeli esnaf ve sanatkarın mutlaka desteklenmesi ve Türk esnaf ve sanayicilerle mutlak surette ortak girişimlerde bulundurulması yönünde teşviklerin oluşturulması yönünde çalışmalar yapılmasını,bu konuda siyasi erkin kendilerine güç verdiğini vurguladı.
Gaziantep Kent Konseyi Göç ve sığınmacılar Çalışma Grubu Başkanı Mehmet Eyyupoğlu Ak
AK Parti İstanbul Milletvekili ve İMRA Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği Başkanı Doç.Dr. E. Sare Aydın’ın TBMM ‘de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerindeki yaptığı konuşmada mülteciler ve sığınmacılar konusundaki ifadeleri kendilerini sevindirdiğini, yeni yetişen Suriyeli neslin de entegrasyon süreci içerinde olumlu bir yapıya kavuştuğunu ifade etti.
Eyyupoğlu açıklamasında AK Parti İstanbul Milletvekili ve İMRA Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği Başkanı Doç.Dr. E. Sare Aydın’ın TBMM ‘de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde yaptığı konuşmanın altına tam imza attıklarını ifade ederek Sare Aydın’a teşekkür ederek Aydın’ın konuşma metnini okudu;
“Türkiye Uluslararası toplum geçmişteyim sahiline az rastlanır bir göç krizi ile karşı karşıya kalmıştır.
Bugün dünya genelinde 260 milyona yakın göçmen 71 milyonun üzerinde yerlerinden edilmiş kişi ve 26 milyonu aşkın mülteci var.
Ekonomik nedenler açlık kıtlık iç savaşlar terör saldırıları ve siyasi belirsizlikler gibi sebeplerle bu sayı gün geçtikçe artıyor.
İnsanlar sadece daha iyi bir iş, daha yüksek bir hayat standardı için değil,hayatlarını idame ettirebilmek karınlarını doyurabilmek çocuklarına bir lokma ekmek bulabilmek için göç etmek zorunda kalıyorlar.
Çıkılan bu umut yolculukları maalesef çoğu zaman ölümle felaketle sonuçlanıyor. Sadece son 7 sene içinde çoğu kadın ve çocuk 20.000 insan Akdeniz’de azgın dalgaların kurbanı oldular. Sahra çölünün cehennem sıcağında binlerce masum hayatını kaybetti. Bugün mülteci sorunu diye genelleştirdiğimiz meselenin arka planında büyük bir dram, acı bir hikaye var. Sahile vuran minik çocuk cesetleri bu sorunun artık daha fazla gözden geçirilmesini tüm dünyaya göstermiştir.
Ülkemiz 2011 yılından bu yana sayıları 3.641.000 bine ulaşmış olan Suriyelilere hepinizin bildiği gibi ev sahipliği yapıyor.
Orta Asya, Ortadoğu ve Sahra altı Afrika ülkelerinden ülkemize yönelen işçi göçü ile de karşı karşıya olduğumuzu bilmenizi isterim. Diğer yandan son 3 yıldır sayıları giderek artan 113 bini aşan düzensiz göç ve de ilgilenmek durumundayız .İçişleri Bakanı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ilgili kamu kurum ve kuruluşlarımız, kolluk birimlerimiz ve valiliklerimiz ile işbirliği içerisinde kamu huzuru ve insan hakları arasındaki hassas dengeyi gözeterek ulusal eylem planı ve göç strateji belgesini referans alarak süreci başarılı bir şekilde yönetmektedir.
Bu yoğun göç akınına karşı yabancılar ve uluslararası koruma kanunu ile yeni bir idari ve hukuki kapasite inşa edilerek bir yandan sosyoekonomik uyum faaliyetleri, diğer yandan yükselen ırkçılıkla sokakları ateş alanına dönen çıkarları uğruna uluslararası hukuku çiğneyen Avrupa Birliği’nin çifte standardına karşıda göçü yönetmeye çalışıyoruz .
Bugün 23 ilde toplam 20.000 kapasiteli 28 adet geri gönderme Merkezi bulunmaktadır.
2016 yılından bu yana yaklaşık 1.2 milyon düzensiz göçmen yakalanmıştır. Dikkatinizi çekerim bu rakam Avrupa’da en fazla mülteciye sahip Almanya’daki toplam mülteci rakamına denk gelmektedir ve yine Fırat Kalkanı Zeytindalı operasyonları sonrasında 420 bine yakın Suriyeli gönüllü olarak ülkesine geri dönmüştür. Geri dönüşleri insan onuruna yakışır bir şekilde yönetmeye devam edeceğiz
Göç korkulacak bir şey değildir. Ben de 1969’da Almanya’ya göç etmiş Gurbetçi Bir babanın evladı gençliğini orada geçirmiş birisiyim. Yabancı düşmanlığına maruz kalmanın etiketlemenin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Mülteci, göçmen, sığınmacı, misafir ne derseniz deyin ülkemizde bir misafirin yabancı düşmanlığına maruz kalmasını ne tarihimizle ne de değerlerimiz de bağdaştırmıyorum.
Bizlere düşen görev içinde yaşadığımız göç gerçeğini kabul edip ülkemizin faydasına olacak şekilde yönetmektir. Şimdi sizlere vereceğim birkaç veri ile içimizde yaşayan Suriyeli mültecilerin sadece bir yük olarak görülmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin çoğu esnaf ve zanaatkarlar dan oluşmaktadır.
Türkiye’deki Suriyeli şirketlerin toplam sayısı 10 binin üzerine çıktı ve bu şirketler Türk vatandaşlarımız dahil 100 binin üzerinde istihdam sağlamaktadır .Şu zamana kadar yüzde altmışı Suriye ortaklı şirketlerin toplam kuruluş sermayesi 195 milyon TL’dir ve yine ülkemizde yabancılar tarafından kurulan tüm şirketlerin % 20’sini Suriyeli girişimciler oluşturmaktadır. Bu şirketlerin bu güne kadar Türkiye’ye 1.2 milyar TL’lik yatırım yaptıklarını da lütfen göz önünde bulundurun ve bunu gözden çıkartmayın.
Unutmayalım ki dünyayı alt üst eden covid-19 salgınında ki aşı çalışmalarına öncülük eden bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci de Almanya’ya göç etmiş Türk asıllı göçmenler olarak bugün dünyaya umut olan şirketlerini kendilerine ait olmayan bir ülkenin topraklarında kurmuşlardır
Ancak tüm bunlara rağmen Avrupa’da evlerin yıkıldığı, camilere saldırıldığı kimliğinden, inancından dolayı hakarete maruz kalan dışlanan göçmenlerin haberlerini de okuyoruz. İşte tam da bu noktada bizi Avrupa’dan ayıran en önemli değerimiz kapımıza gelen bize sığınan misafirlere karşı ekmeğimizi de, evimizi de paylaşmaktan imtina etmeyen bir millet oluşumuzdur. Ancak dünya değişiyor, göç edenlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Dolayısıyla göç akıl ve sağduyu ile yönetilirse bir güce ve zenginliğe dönüşür.
Şayet siyasal körlük ve bağnazlıkla seçim dönemlerinde sırf seçmen devşirmek için mülteciyi araç gibi kullanır, nefret bağı ve yabancı düşmanlığı ile yönetilirse kocaman bir yüke dönüşür.
Biz tüm bunların aksine göçmenlerin beraberinde getirdikleri kültür, deneyim, tecrübe, çeşitlilik ve insan gücü açısından göçün yeni olasılıklara, fırsatlara kültürel ekonomik zenginliklere ve ortak geleceğe kapı araladığına inanıyoruz.”