MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Prof.Dr. E.Semih Yalçın, Kolejtepe Mahallesi Göçmenler Sokak oto tamirhanesinde yaşanan patlama sonucu hayatını kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımız ile ilgili başsağlığı dilerken, iş kazaları hakkında gereken tedbirleri almayan hükümeti eleştirdi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Prof.Dr. E.Semih Yalçın, 17 Mayıs Perşembe günü Gaziantep Kolejtepe Mahallesi Göçmenler Sokak’taki oto tamirhanesinde yaşanan patlama sonucu 2 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve 7 vatandaşımızın ise yaralanması sonucu ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralı vatandaşlarımıza ise acil şifalar diledi. Yalçın; “ Her iş kazasının ardından yapıldığı gibi; üzüntüler dile getirilmiş, sorumlular hakkında gereken yasal işlemlerin yapılacağı söylenmiştir. Kazada hayatlarını kaybedenler toprağa verildikten sonra, bu acı olay gündemden düşmüştür. Bir başka iş kazası yaşanana kadar da hatırlanmayacaktır.
TÜRKİYE ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARINDA AVRUPA BİRİNCİSİDİR
Bir türlü önlenemeyen iş kazalarında bugüne kadar ülkemizde binlerce yurttaşımız can vermiştir. Bu durumda, “Gereken tedbirlerin alınması ve yeni bir yasa çıkarılması için daha kaç insanımızın ölmesi gerekiyor?” sorusu akla gelmektedir. Maalesef dünyada iş kazalarında sicilimiz pek parlak değildir. Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüdür. ILO’nun 82 ülkenin verilerinden derlediği istatistiklere göre Türkiye’de iş kazalarında ölen sigortalı işçi oranı yüz binde 18’dir. Sadece El Salvador ve Cezayir’de bu oran daha yüksektir. Avrupa Birliği için bu oran yüz binde 2.5, ABD için yüz binde 2.6’dır. Diğer bir deyişle Türkiye ortalaması, AB’nin yedi katıdır.
Türkiye’de günde yaklaşık 172 iş kazası olurken, ortalama 4 kişi de iş kazası sonucunda hayatını kaybetmektedir. 6 kişi ise iş kazası sonucu iş göremez hâle gelmektedir. İstatistiklere yansımayan kayıt dışı iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşanan kayıplar eklendiğinde bu sayı daha da artacaktır. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısı 1 milyon 516 bin 24 iken, sürekli iş göremez sayısı 2 bin 85’tir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu maddi ve manevi kayıplar, ülke ekonomisi açısından önemli boyutlara ulaşmaktadır. Türkiye’deki işyerlerinin yüzde 99.8’i 1 ila 249 işçi arası istihdam eden Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerden (KOBİ) oluşmakta, çalışanların yüzde 80’i ise bu işyerlerinde istihdam edilmektedir. SGK istatistiklerine göre meydana gelen iş kazalarının yüzde 30.3’ü, 1 ila 9 işçi çalıştıran işyerlerinde, yüzde 25.9’u, 10 ila 49 işçi çalıştıran işyerlerinde, yüzde 22.8’i, 50 ila 249 işçi çalıştıran işyerlerinde gerçekleşmektedir. Yani iş kazalarının toplam yüzde 79.2’si KOBİ’lerde yaşanmaktadır. Gaziantep, bir sanayi şehri olarak iş gücünün en yoğun bulunduğu illerdendir. İlimizde ekmekle emek arasına sıkışan binlerce insan emeklerinin karşılığı olan haklarını alamazken, bir de can güvenliği bulunmayan koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadır.
İŞ KAZALARI NEDEN ÖNLENEMİYOR?
Gaziantep, Türkiye ekonomisini sırtlayan illerin başında gelmektedir. Sanayi şehri unvanını hak eden Gaziantep, Türkiye’nin 6. büyük kentidir. Sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında 19’uncu, ülkenin GSYİH’sına katkı sıralamasında ise 14’üncü olan ilimiz, ihracat büyüklüğüne göre de 6’ncı sırada yer almaktadır. Gaziantep bu başarıyı iktidarın çabalarıyla değil, ilde faaliyet gösteren 59 bine yakın firmanın yüzde 99.9’unu oluşturan KOBİ’leri ile yakalamıştır. Ülke ekonomisine bu kadar çok katkıda bulunan ve yüzde 99.9’u KOBİ’lerden oluşan güzide şehrimizin iş kazalarıyla sürekli gündeme gelmesi ilimiz için üzücüdür. Sönen ocaklar, yetim kalan çocuklar, bizim derdimizdir. Ancak burada cevap aranması gereken, “İş kazaları neden önlenemiyor?” sorusudur. Her iş kazasının nedenini kadere bağlayarak sorumluluktan kurtulmaya çalışan İktidar partisinin sözcüleri, böylece sorunun da cevabını itiraf etmiş olmaktadır. İşçilerin ölüm nedenini kadere yoran, kazaların sorumluluğunu da birkaç kişiye yükleyen bir anlayışla iş kazaları önlenemez.
Bugün ülkemizde dikkati çeken en önemli eksiklik, kamu hizmetinde olan işyerlerinin denetlenmesidir. İş güvenliği ve iş sağlığı hizmetini yerine getirmeyen kurumlarıyla ülkemizde sosyal devletten söz edilemez. İnsanın en temel haklarından olan yaşamanın ve beden sağlığının teminatı devlettir. İşyerlerinin denetim ve gözetimi, devletin asli sorumluluğu altında bulunmaktadır. İş kazalarını önlemekle birinci derecede sorumlu ve görevli olanlar: Siyasi iktidarlar, Denetimle görevli kamu yönetimi ve yöneticileri, İş sahipleridir. O hâlde bütün bu sorumlu ve görevlilere soruyoruz: Çalışma hayatında alınması gereken önlemler için yasa yapmak, bir insanı yaşatmaktan daha mı zordur? İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun çıkması için İstanbul’da 11 işçinin çadırlarda yanması gibi vahim olaylar mı gerekiyor? Tasarısı hazırlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu aylardır niçin çıkmıyor? Önlemlerin denetlenmesinin maliyeti, insan hayatından daha mı pahalıdır? Yapılan işten kazanılan para insan hayatından daha mı önemlidir?
Sonuç olarak, iş kazalarının gerçekten engellenmesi ve çalışan insanların yaşaması isteniyorsa, hükümet kararlı olmalıdır. Bu sorunu, kaderci anlayışın atalete sürüklediği kimseler değil, kanun ve yönetmeliklerle işin üzerine giden, yüreğinde vicdan, düşünce merkezinde ise insan sevgisi olanlar çözebilirler. İnsanı diğer varlıklardan ayıran akıl, insanı uygarlaştıran bilimle buluştuğu zaman iş kazaları kader olmaktan çıkacaktır.” dedi.
NARKOZ HABER GAZETESİ