MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘Başkanlık’ çıkışına ilişkin yaptığı açıklamada, “Biz ‘parlamenter sistem’ diyoruz. Hangi süreçte olursa olsun bundan vazgeçecek değiliz” diye konuştu.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, AK Parti’nin başkanlık sistemini de içeren Anayasa değişikliği önerisini Meclis’e getirmesi durumunda MHP’nin referandum yolunun açılması için destek verebileceğini söylemesi, siyaset gündeminin merkezine oturmuştu. MHP’nin Başkanlık konusunda ki fikirleri merak konusu olurken bugün açıklama MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’dan geldi.
MHP’li Yalçın Habertürk’e yaptığı açıklamada; “Biz “Parlamenter sistem” diyoruz. Hangi süreçte olursa olsun bundan vazgeçecek değiliz. MHP’nin hiçbir zaman parlamenter sistemden vazgeçtiğini söylemedik. Milliyetçi Hareket Partisi’nin temel görüşü; onarılmış, revize edilmiş, hatta halk diliyle ‘tamir edilmiş’ bir parlamenter sistemdir. Ancak ülkede bir sıkıntı var. Siyaset kurumu bu sıkıntıyı çözemiyorsa TBMM alsın meseleyi önüne koysun ve incelesin, sonra da halkın hakemliğine müracaat etsin” dedi.
MHP’nin 1997’den sonra başkanlık sistemine kapıları kapattıklarını belirten Yalçın açıklamsında şunları söyledi;
“Başkanlık sistemini toplum hayatımıza uygun bulmuyoruz. Kurucu liderimiz Alparslan Türkeş Beyefendi, 60’lı yılların sonunda başkanlık sistemini dikkate almış ve kitaplarında da yazmıştı. Rahmetlinin istediği ‘tek Meclis, tek başkan’ modeliydi. Ama daha sonra bu fikrinden vazgeçti. Hatta rahmetli Özal bunu zikrettiğinde karşı çıktı. Bu birikimden yola çıkarak biz parti olarak 1997’den sonra başkanlık sistemi hususunda kapıları kapattık. “Türkiye şartlarına uymaz” dedik. Bu fikrimizi değiştirmiyoruz.
“DIŞ POLİTİKADA KISKAÇ İÇERİSİNDEYİZ”
Öncelikli düşüncemiz ve isteğimiz, Sayın Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlar içerisinde kalması, 104. maddede sayılan görevlerin dışına çıkmamasıdır. Bu isteğimizi yeni ifade etmiyoruz. Diğer partiler tarafından da defalarca tenkit edildiği halde maalesef buna uyulmadı. Uyulmayınca da ülkede Anayasa’nın ihlal edildiği fiili bir durum ortaya çıktı. Bu, yönetim sistemimizde sıkıntılara yol açtı. Şimdi bir taraftan PKK terörüyle, bir taraftan da FETÖ terörüyle mücadele ediyoruz. Dış politikada bir kıskaç içerisindeyiz. Suriye ayrı, Irak ayrı bir dert. Batı’nın bölgeye müdahalesi ortada. Bu vahim tablo içerisinde Türkiye’nin bir de yönetim meselesi ile meşgul edilmemesi gerekir, aksi halde bu hususlarla mücadelede zaafa uğrarız. Bizim söylediğimiz budur.
“PARLEMENTER SİSTEM DİYECEĞİZ”
Parti olarak biz başkanlık sistemini doğru bulmuyoruz. Ama halk “Yok arkadaş, ben uygun buluyorum” derse, buna söyleyeceğimiz bir laf olamaz. Referandum sürecinde kendi tabanınız size “Bana ne tavsiye edersin?” diye sorunca ne diyeceksiniz? “Parlamenter sistem” diyeceğiz tabii. Başka ne diyeceğiz… “Başkanlığa ‘Hayır’ deyin, parlamenter sistemi destekleyin” diyeceğiz.
MHP daha önce de bu tür kriz durumlarında devreye girmiş, örneğin 367 krizinde demokrasinin önüne konulan tıkacı kaldırmıştı. Şimdi yaptığımız da bu. “Senin görüşün”, “Benim görüşüm” diye kayıkçı kavgasına gerek yok. Ülkenin geleceğinin tespit edileceği bir konuda halka sorulmasında fayda var.
‘DÜNYA YIKILSA BAHÇELİ GİZLİ PAZARLIK YAPMAZ’
Bu konuda ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne de iktidar partisinin herhangi bir üyesiyle bir görüşmemiz olmadı. Pazarlık veya arka kapı siyaseti olmadı. Bu hususta sizi de kamuoyunu da temin ediyorum. Şu ana kadar olmadı, olmaz da. Biz siyasetimizi halkın önünde ve açık yaparız. Gizli olmaz.
Sayın Başbakan, Musul ve Suriye meseleleriyle ilgili sayın genel başkanımızı bilgilendirmiş. Bunun akabinde de başkanlık mevzuunda “Siz böyle bir açıklama yaptınız, düşüncelerinizi bire bir, ilk ağızdan duymak isterim” demiş. Bu soru üzerine genel başkanımız, Sayın Başbakan’a salı günkü grup toplantısında yaptığı açıklamayı tekrar izah ettiğini söyledi. Aralarındaki 1 saatlik görüşmenin muhtevası budur”
“MHP’nin olağanüstü kurultay tarihinin erkene çekilmemesine karşılık Devlet Bey, Erdoğan’a ‘başkanlığa destek’ sözü verdi” sorusuna ise Yalçın şu cevabı verdi;
“Bu senaryoyu oluşturmak çok çirkin bir yaklaşım. Kimse Devlet Bahçeli’yi bir şahsiyet olarak tanımamış demektir. Dünya yıkılsa, ne MHP ne Sayın Devlet Bahçeli böyle bir pazarlık içerisine girmez. Yer yerinden oynasa yapmaz öyle bir şey. Ayrıca 9 Ekim itibarıyla kongre hazırlıklarına başladık. 18 Mart 2018’de kongremizi, büyük bir şenlik içerisinde gerçekleştireceğiz. İsteyen istediği gibi çıkıp aday olabilecek. Bu noktada MHP’nin bir problemi yok.
‘MHP, AKP’NİN DESTEKÇİSİ DEMEK, AKLA ZİYANDIR’
Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere bu teklifinize karşı çıkanlar, “Bu kadar yakıcı problemler varken niye şimdi başkanlık sistemini tartışalım?” diyor. Ne dersiniz?
Öncelikle “Başkanlık gündemde yoktu, MHP getirdi” demek doğru değil. Hep gündemdeydi. Başbakan Binali Yıldırım, o koltuğa oturduğundan beri başkanlık sisteminden bahsediyor. Belki 15 Temmuz darbe girişimiyle bu tartışma ikinci plana düştü ama tamamen rafa kalkmamıştı. Bir de fiili uygulama var. Görmezden gelemeyiz. Bu meseleyi çözmemiz, devlet sistemini oturtmamız lazım. Kurumların birbirileriyle münasebetinde sıkıntı olmaması lazım.
‘CHP TRİBÜNLERE OYNUYOR’
Siz şu an fiiliyatta öyle bir sıkıntı görüyor musunuz? Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında çok uyumlu bir çalışma görüntüsü yok mu?
O uyum, devlet ve millet hayatındaki problemleri çözmez. O, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın ilişkilerinden kaynaklanan bir husustur.
CHP’liler, ‘Cumhurbaşkanı görev tanımının dışına çıktı, illegal bir durum oluştu. Şimdi bunu düzeltmeye çalışmak yerine MHP niye meşrulaştırmaya çalışıyor?’ diye soruyorlar.
Düzeltmesi gereken kim? İktidar. Daha da öte, Sayın Cumhurbaşkanı. Bu çağrıyı daha önce defalarca yaptık. En son da 4 Ekim’de, grup toplantısında yaptık. CHP’nin bunu görmezden gelip tribünlere oynama gayretiyle “MHP, AKP’nin desteği oldu” demesi, akla ziyan bir açıklamadır. Biz AKP’ye destek olmuyoruz. Başkanlığa da destek değiliz. Sadece devlet ve millet hayatının normalleşmesini istiyoruz. CHP’liler böyle görsün, kimse siyaset misyonerliği yapmasın.
Ya Selin Sayek Böke’nin “yedek lastik” benzetmesi?
Çok çirkin buluyorum. CHP temsilcileri, herhalde MHP’nin açıklamalarına bakmaksızın hüküm veriyor. Belki buna daha ağır bir cevap verirdik ama hoş olmuyor. Liderimiz Bahçeli’nin ilk cümlesi neydi? “Bu işten vazgeç, anayasal sınırlarına dön…”
‘REFERANDUMDAN ÖNCE DETAYLAR KESİNLEŞMELİ’
MHP’nin tercihlerinde birinci sıraya parlamenter sistemi koyarsak, başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı arasında da bir öncelik sıralaması yapabilir misiniz?
Öyle bir tercih yapmayız. Başkanlık sistemini beğenmediğinizde “O olmazsa bu olur” demek sağlam bir politika olmaz.
Velev ki referandumdan “Evet” çıktı, başkanın ve milletvekillerinin seçimi için yeni bir genel seçim hemen yapılmalı mı? Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan kalan 2 yıllık süresini başkan olarak mı sürdürmeli?
Çok erken bir soru bu. Buna cevap verdiğimde, “Bakın başkanlık sistemini destekliyor” anlamı çıkar. Yasa yapıcı, o tarihleri ve diğer detayları referanduma gitmeden cevaplamak zorunda zaten.
‘HÜKÜMETE 7 BIN 500 KİŞİLİK MAĞDUR LİSTESİ GÖNDERDİK’
Devlet Bahçeli, “15 Temmuz’dan itibaren FETÖ ile yürütülen mücadeleye destek veriyoruz” diyor. Peki, “Bu süreçte masum insanlar da mağdur ediliyor” tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?
Söylediğiniz husus doğru. Mağdur olan insanlarımız da oldu. Buraya her gün binlerce insan geliyor. Hepsini dinliyoruz, “partili, partisiz” diye bir ayrım yapmıyoruz. MHP içinde bir komisyon oluşturduk. Mağduriyetleri inceledik ve hükümete yaklaşık 7 bin 500 kişinin ismini içeren 6 dosya gönderdik. Bu çalışma hâlâ devam ediyor. Madem Yenikapı ruhunu yaşıyoruz, “Gelin 3 parti bir araya gelerek bir komisyon oluşturalım ve bu mağduriyetleri tarafsızca inceleyelim” dedik. Bu teklif de özellikle anamuhalefet partisi tarafından değerli bulunmadı. “Hayır, biz KHK’ları iptal ettireceğiz” noktasına gittiler ama Anayasa Mahkemesi görevsizlik kararı verdi. Eğer mesele gerçekten mağdura yardımsa, bunun yolu OHAL dönemi bitene kadar budur.